Pupilla çaplarının eşit olmamasına anizokori denir. Anizokori ciddi göz içi veya kafa içi lezyonlar neticesinde oluşabilmektedir. Anizokori görmenin aferent yol bozukluğunda değil eferent yol bozukluğunda oluşur.
Fizyolojik anizokori normal nüfusun yaklaşık olarak %40’ında 0.4-1.0 mm olarak bulunabilir. Ancak 1.0 mm’nin üzerinde fizyolojik anizokori çok nadirdir. Fizyolojik anizokoride pupillalar arasındaki fark karanlık ve aydınlıkta sabit kalır. Bu durumda pupillaların ışığa verdikleri cevap simetrik ve canlı olup pupillalar düzenli ve yuvarlaktır. Patolojiden şüphelenilen durumlarda göz hekimine sevk edilmelidir.
Anizokorisi olan hastada ilk yaklaşım pupillanın mikroskopla incelenerek yapısal anomali, travma veya üveit sekeli olup-olmadığı görülmelidir. Daha sonra eğer direk ve indirek ışık reaksiyonu yoksa %0.1 pilokarpin damlatılır. Pupil reaksiyonu oluşursa total okülomotor felci veya tonik Adie pupillası (ilaç damlatılmadan önce ışık reaksiyonu yavaş ve tembeldir) mevcuttur. Eğer %0.1 pilokarpin ile miyozis gerçekleşmiyorsa pupillanın farmakolojik olarak dilate edildiği sonucuna varılır.
Anizokori olan gözlerde ışık reaksiyonu mevcut ancak anizokori karanlıkta daha belirginse Horner, aydınlıkta daha belirginse parasempatik inervasyon bozukluğu (geniş olan tarafta Adie pupillası) mevcuttur.
5-17 Konjenital kısmi 3. sinir paralizisine bağlı gelişen aberran innervasyon nedeni ile sol pupilla irregüler ve anlık değişen ptozis mevcut. Aydınlıkta, karanlıkta, yakında, %0.1 pilokarpin veya %0.5 apraklonidin ile anizokori miktarının değişmemesi nedeni ile fizyolojik anizokori olarak kabul edilip 3.sinir parezisi yönünden takip edilmesi gerekir. Sol ptozise bağlı olarak sağ üst kapakta yukarı doğru retraksiyon mevcut. |
Horner Sendromu
Konjenital veya akkiz olarak pupilla liflerinin denervasyonu sonucu ortaya çıkan klinik tabloya Horner sendromu denir. Horner sendromunda pupillalar arasındaki fark karanlıkta daha belirgindir. Etkilenen gözde miyozis ve pupillanın genişlemesinde gecikme, gene etkilenen tarafta 1-2 mm ile sınırlı olmak üzere üst ve bazen alt kapakta ptozis görülür. Horner sendromunda, pupilla çapının daha küçük olduğu tarafta ptozise enoftalmus da eşlik edebilir. Superior servikal gangliyondan önceki lezyonlarda aynı taraf yüz yarısında terleme azlığı, kızarıklık ve burun tıkanıklığı dikkati çekebilir.
Konjenital Horner sendromunda iris rengi normal göze göre daha açık olabilir. Konjenital Horner sendromunda sorun genellikle doğum travması nedeniyle internal karotid arterdeki sempatik pleksusun zedelenmesine bağlı gangliyondan sonra hasar oluşmasıdır. Gangliyondan önceki seviyede Horner sendromuna yol açan sorunlar ise doğum travmasına bağlı brakial pleksus hasarı, toraks cerrahisi veya nöroblastom olabilmektedir.
Gangliyondan önceki seviyede akkiz Horner sendromu yapan durumlar superior servikal gangliyon ile medulla spinalis arasında yer alan boyun travması ve nöroblastom gibi tümörlerdir. Gangliyondan sonraki seviyede ise travma, nöroblastom ve kavernöz sinüste yer alan anevrizma, tümör veya inflamatuar lezyonlar nedeniyle akkiz Horner sendromu oluşabilir. Beyin sapı travması ve tümörleri, vasküler malformasyonlar, hemoraji veya infarkt nedeniyle santral kökenli akkiz Horner sendromu da oluşabilmektedir.
5-19 Boyunda şarapnel travması nedeni ile gelişen ipsilateral Horner sendromu.
Horner sendromunun ortaya konulmasında son yıllarda %0.5 apraklonidin genel kabul görmüştür. Apraklonidin normal pupillada herhangi bir değişiklik yapmazken Horner olan pupillada dilatasyona yol açmaktadır. Bebeklerde bir damla ile bile uykuya eğilim, hipotoni ve hipotansiyon yapabileceği için dikkatli olunmalıdır.
Benzer şekilde %10 kokain Horner pupillasını etkilemezken, sağlam göz pupillasını dilate eder. Horner sendromu olduğuna karar verilen bir olguda %1 hidroksiamfetamin damlası ile dilatasyon oluyorsa lezyonun santral veya gangliyondan önce, aksi halde gangliyondan sonra olduğu düşünülür. Doğru bir test sonucu elde etmek için hidroksiamfetamin, kokainden en az 24 saat sonra damlatılmalıdır. Tüm bu testlerde herhangi bir patoloji saptanmayan olguya fizyolojik anizokori denilir.
Adie’nin Tonik Pupillası
Genç erişkin ve çocuklarda inflamatuar veya enfeksiyöz süreçlere siliyer gangliyonun da katılması sonucunda etkilenen gözde pupilla normale göre daha büyüktür. Karanlıkta ise pupillalar arasındaki fark kapanır. Işık reaksiyonunun çok yavaş ve tembel olması nedeniyle tonik pupilla olarak da tanımlanır. Akomodasyonda olumsuz etkilenebilir ve yakın görme bozulur. Pilokarpinin %0.1 dozunda miyozis gelişmesi denervasyona bağlı aşırı duyarlılık olduğunu gösterir. Bu aşırı duyarlılık hem gangliyondan önceki hem de sonraki lezyonlarda ortaya çıkabilir.
Kronik dönemde yıllar içinde, Adie pupillası daha küçülür, akomodasyon parezisi hafifler ancak diğer bulgular devam edebilir. Adie pupillası olan hastalarda ekstremitelerde refleksler zayıflamış veya kaybolmuş olabilir. Derin tendon refleksinde de zayıflama olabilir.
Çocuklarda etkilenen gözde akomodasyon zayıflığı nedeniyle ambliyopi gelişebilir; bu yönden yakın takip gerekir. Fotofobi ve akomodasyon zayıflığı için günde 3 kere %0.1 pilokarpin damlatılabilir.
şık-Yakın Disosiasyonu (Argyll Robertson Pupillası)
Pupilla yakındaki cisme, ışık reaksiyonunda görüldüğünden daha fazla miktarda miyozis ile yanıt veriyorsa ışık-yakın disosiasyonu vardır. Tarihsel olarak ilk defa Argyll Robertson tarafından tersiyer sifilizde tanımlanmış olmakla birlikte konjenital sifiliz olgularında da görülebilir. Multiple skleroz ve sarkoidozda veya pinealoma, epandimoma, bilateral retinoblastom, dorsal orta beyindeki veya Sylvian akuaduktusunun arkasına doğru genişleyen lezyonlarda görülebilir. Ayrıca Adie pupillası ve 3. sinir felcinde aberran rejenerasyona bağlı ışık yolunun disosiasyonu görülebilir.
Farmakolojik Ajanların Pupillaya Etkisi
Midriyazis yapan ilaçlar sempatik sistemi uyaran veya parasempatolitik ajanlardır. Bunlar arasında topikal uygulama alanı olanlar fenilefrin %2.5-10, adrenalin %0.1-10, kokain, atropin %0.25-1, homatropin %2, siklopentolat %0.5-1 ve tropikamid %1 sayılabilir. Sistemik olarak kullanılan atropin, skopolamin, benzotropin ve belladona alkaloidi içeren bazı bitkiler dilatasyona yol açabilir.
Miyozis yapan ilaçlar sempatolitik veya parasempatomimetik ajanlardır. Topikal uygulanan pilokarpin %1-4, fosfolin iodid %0.03-0.25, ezerin %0.5 ve guanetidin %5 bunlar arasındadır. Morfin, marihuana, eroin ve bazı psikotik ilaçlar sistemik kullanımda miyozise yol açabilirler.
© 2022 PROF. DR. E.CUMHUR ŞENER. All Rights Reserved Designed by | OXIT BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ